PKK celladının halaoğlu şehit!..

Türkiye Yücel Halis’i 12 Mehmetçiğin şehit düştüğü Dağlıca saldırısı ve kaçırılan 8 Mehmetçiği Kuzey Irak’a giden Demokrat Toplum Partisi (DTP) Milletvekillerine tutanakla teslim eden kişi olarak tanıdı. Oysa ki, "Alişer Koçgiri" kod adlı bu teröristin oldukça ilginç bir geçmişi var. Amcası eski bir bakan, halasının oğlu şehit polis olan Yücel Halis, terör örgütü PKK’nın "Koçgiri Celladı" diye biliniyor.
Yücel Halis, PKK terör örgütü ile tanıştı. Yücel Halis’in PKK’ya katılması ile birlikte, Terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan, yeni bir yapılanmaya giderek, 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı bağımsız Kürt devleti amacıyla girişilen ilk Kürt ayaklanması olan ‘Koçgiri İsyanına atfen ‘Koçgiri’ adını verdiği sözde yeni bir eyalet daha kurdu. Öcalan, ‘Koçgiri Eyaleti’ olarak adlandırdığı Sivas- Zara- Divriği- Kangal ve Hafik bölgelerini kapsayan bu alanın sorumlusu olarakta "Alişer Koçgiri" kod adıyla Yücel Halis’i atadı.
Alişer Koçgiri’nin ilk eylemi ise 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak olaylarından 3 gün önce Erzincan-Sivas Karayolu’nu kesmek oldu. Alişer Koçgiri, bu dönemde bölgede bir çok kanlı eyleme imza attı. Ancak, bölgede teröre karşı güvenlik kuvvetlerinin yürüttüğü operasyonlar sırasında grubuyla birlikte ciddi kayıplar verdi. PKK üst düzey yöneticilerinin beklediği etkiyi bölgede gösteremeyen Yücel Halis, 1997 yılında Abdullah Öcalan tarafından Şam’a çağrıldı. Bir süre Ermenistan’da kalan Yücel Halis daha sonra Kuzey Irak Bölgesi’ndeki kamplarda eğitmen oldu. Halis, 2005 yılında Hakkari Bölge sorumlusu oldu.

POLİS HALAOĞLU 1993'TE ŞEHİT EDİLDİ

Yücel Halis, sözde Koçgirir Eyaleti’nde kan kusturduğu günlerde kız kardeşinin oğlu olan Yadigar Akanlaç ise polis olarak İstanbul’da görev yapıyordu. Yadigar Akanlaç 27 Nisan 1993 tarihinde İstanbul Kartal’da devriye gezen ekip arabasını Dev-Sol mensuplarının taraması sonucu şehit düştü.

Osman Sınav: "Beni Ülkücü Yapan ruha İnanıyorum"

"12 Eylül'deki ilk idamlarda, açıklamalarda gördüm ki birileri bizleri değişik renklerde bir balon gibi üflüyor ve zamanı gelince de patlıyor. Ondan sonra siyaset duygusunu yitirdim; politik tavır veya ideolojinin dışına çıkmaya karar verdim."



Yönetmen Osman Sınav'ın küçük oğlu Mehmet Kenan, ona Galatasaraylı Berkant'ın imzalı formasını vereceğimi söylediğim andan itibaren bir an bile yanımdan ayrılmadığı gibi, Radikal'in (ve hatta benim) iyi bir okuru olduğunu bile söyledi. Sırf formayı ona yollamam için. Her insanın zayıf bir tarafı var işte; mecburen vereceğim.

Babası ise biz uzun uzun sohbet ederken gerçekten de eve her gün Radikal girdiğini söyledi. Sormadan edemedim: Bir Ülkücü için 'normal' bir şey miydi bu? "Bazen çelişiyoruz," dedi, "Ama çelişme noktalarını da görüp kendi düşüncemi ve yorumumu test etmiş oluyorum." Onun elbette ki benden bir forma beklentisi yoktu.

Yanında yer almayabilirsiniz, ama Osman Sınav, bir sinerji yaratmak peşinde olduğu iddiasında çok samimi görünüyor. Belki de bu yüzden uzun uzun, rahat rahat konuşabildik.

Ayrılırken, "Köşe yazarlarına bir 'pazar yazısı' daha çıktı," dedim kendi kendime: İmam Hatip mezunu DJ'den sonra, imamın sinemacı olan oğlunun öyküsü.





Soru: Televizyon dizilerine ilk kez Süper Baba'yla başlamıştınız. Nasıl uysal, mutlu bir diziydi. Sonra silahlara, derin devlete, mafyaya daldınız. Nasıl bir geçiş oldu bu, yoksa hep içinizde mi vardı?

Osman Sınav: Süper Baba öncesinde TRT'ye yaptığım roman ya da hikaye uyarlamaları var. Aşk hikayeleridir çoğunlukla. Ama herhalde Türkiye'nin durumundan... Bir yerde toplumsal bir provokasyon hissettiğim zaman çok huzursuz oluyorum. Kendimle çok barışığım, hiçbir karşı görüşten rahatsızlık duymam ama provokasyon beni çok rahatsız eder. Çünkü bunları 70'lerde çok yaşadık.



Soru: Deli Yürek sizin işlerin nasıl halledilmesi gerektiğine dair görüşünüz olabilir mi?

Osman Sınav: Onlar var tabii ki. Ana kuruluşu itibarıyla yüzde yüz benim katıldığım ve olması gerektiğine inandığım bir duruş şekli.



Soru: Seviyor musunuz kahramanlıkları?

Osman Sınav: Seviyorum, ama tabii ki keşke kahramanlıklara ihtiyaç duyulmayan bir ülke haline gelsek. Çünkü tam demokratik ülkelerde kahramanlara ihtiyaç duyulmaz. Ama buna rağmen kahramanlık duygusunun yitirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.



Soru: Deli Yürek'i entelektüellerdense halk beğendi daha çok, değil mi?

Osman Sınav: Evet, daha çok halk beğendi. Ben eleştirilerin çok izlenerek yapıldığına inanmıyorum. Entelektüeller izlemediler. Tanımayan, beni bilmeyen ve çok da televizyon izlemeyenlerden "Ya bunu kim yapıyor, solcular olmaz, ama sağcılar da yapmaz," yorumları duydum.



Soru: Kim yapıyordu peki? Yazarı MHP'liydi...

Osman Sınav: Ömer Abi (Ömer Lütfi Mete) MHP'den adaydı. Geçmişi itibarıyla da Ülkücü kökenli, ama Deli Yürek'in içinden 15 tane de yazar geçti. Provokasyona karşı olmama rağmen, senaryo ekibi içinde bilerek bir provokasyon yarattım: Bir sağ - sol sinerjisi istedim. Buna ihtiyacımız var. Konuşabilirsek, insanlar birbirini eleştirerek açıkça fikirlerini ortaya koyup, bir konsensüs oluşturabilirse bir yere gidebiliriz... 78'de Abdi İpekçi'nin Dev-Yol, Dev-Genç ve Ülkü Ocakları başkanlarıyla üç gün süren bir röportajı vardı. Bundan çok kısa bir süre sonra Abdi İpekçi öldürüldü. Çok dikkatimi çeken, önemsediğim bir şeydi. Bence konuşulması istenmiyordu, diyalog kurulması istenmiyordu.



Soru: 70'lerde politik olarak aktif miydiniz? Nerede duruyordunuz, ne yapıyordunuz?

Osman Sınav: Eylemci bir tarafım yoktu tabii ki. O yıllarda biraz fazlaca kitap okumakla, yayınla falan ilgileniyordum. Bir duruşumuz vardı tabii ki. Çok sıkı solcu arkadaşlarım vardı ama ben Ülkücü tavırlıydım, o çevrenin içindeydim. O yıllar biraz öyle geçti.



Soru: Sonradan törpülendi mi politik duruşunuz?

Osman Sınav: Ben 12 Eylül 1980 sabahı uyandıktan sonra hayatımın en derin uykusunu uyudum. "İhtilal oldu," dediler ve ben kendimi yatağa geri attığımı hatırlıyorum. Ondan sonraki değerlendirmelerde, ilk idamlarla, açıklamalarla gördüm ki birileri bizleri değişik renklerde bir balon gibi üflüyor ve zamanı gelince de patlıyor. 12 Eylül'den sonra siyaset duygusunu yitirdim; politik tavır veya ideolojinin dışına çıkmaya karar verdim. Ondan sonra hiçbir ideolojinin aktif tavrı içinde olmadım, olmamayı da yeğliyorum. Ben sanatla ilgileniyorum ve sanat ideolojinin çok üstünde. 70'lerde sizin için Ülkücülüğün tanımı neydi? "Komünistler bu kış gelecek," diye ona karşı bir tepki miydi? Belki buna inananlar vardı ama ben ve arkadaşlarım böyle fobilere hep gülerdik. Benim için en önemli şey sosyal adalet meselesiydi. Eğitimde fırsat eşitliğinin olması gibi... Artı tabii vatanseverlik. Biz o zamanlar bir dergi çıkartıyorduk ve ben Türkiye'de IMF ile ilgili ilk manşeti atmış adamım. İktisat fakültesinin solcu öğrencileri şaşırmıştı. Büyük Ülkü diye bir dergiydi ve kapağa "Finans Kapital'in son oyunu: IMF" diye yazmıştım. Yıl 78, Ecevit hükümeti vardı.



Soru: Ülkücülük konusunda şimdi daha ılımlı mısınız?

Osman Sınav: Tabii ki, ama doğrusu öyle bir derdim yok. Kaçındığım bir şey de yok. Geçmişte beni Ülkücü yapan ruha şimdi de inanıyorum. Onun kötü bir tarafı yok, ama ben şimdi eskisi gibi bir Ülkücü değilim. Zaten bu çok kısıtlayıcı bir şey olur.



Soru: Aileniz de mi milliyetçiydi?

Osman Sınav: Muhafazakâr bir aile tabii ki. Geleneklere saygılı, Müslüman bir aile. Babam esnaf ama kendi köyümüzde geleneksel olarak imamdı. İmamlığı babadan oğula geçen bir şey. Diyanet'in tayin ettiği değil ama aile köyün camiini yaptırdığı için falan öyle bir gelenek oluşmuş. Amcamın büyük oğlu kısa bir dönem yaptı ve aslında benim yapmam gereken bir şey. Ama ben sinemacı oldum.



Soru: Üniversiteye ne okumak için girmiştiniz?

Osman Sınav: Ortaokul ve lise boyunca sürekli resim çalıştım, üniversitede resim okumak istedim. O yıllarda ülkede makine mühendisliği, mimarlık falan çok önemli. Ailenin de çalışkan çocuklarından biri olduğum için öyle bir şey bekleniyordu. Bir de ailede doktorluk çok önemliydi, çok doktor vardı. Babam şoke oldu resim okumaya gideceğimi söyleyince.



Soru: Sinemacı olmaya karar verdiğinizde ikinci şoku yaşamadı mı?

Osman Sınav: Yaşadı tabii ki, adam benden pek çok şok yaşadı. Şimdi yaptığım işleri izliyor ama hâlâ sinemacı olduğumu içine sindirebilmiş değil. Ama yaptıklarımdan memnun.



Soru: Diğer kardeşleriniz ne oldu?

Osman Sınav: Bir tanesi Gazi Üniversitesi'nde yardımcı doçent, onun küçüğü Columbia Üniversitesi'nde doçent, biri Erzurum'da doçent, en küçüğümüz de eczacı.



Soru: Deli Yürek'le derin devletle olan hesabınızı kapattınız, şimdi de Kurtlar Vadisi'yle mafyaya mı el atıyorsunuz?

Osman Sınav: Benim öyle kimseyle bir hesabım yok. Eğer bu ülkede yaşıyorsam sabah birden bire, hayal etmediğim bir gündeme uyanmak istemiyorum. Bir sürprize uyanmamak için gündemle ilgili fikirlerimi, eleştirilerimi yaptığım işle dile getirmek istiyorum. Bu bir aydın ya da sanatçı sorumluluğu.



Soru: Kurtlar Vadisi'nin adındaki kurt milliyetçi, ülkücü bir çağrışım mı?

Osman Sınav: Biraz Kemal Tahir'in Kurt Kanunu, biraz Attila İlhan'ın Kurtlar Sofrası'ndan etkilendik. O vadi ve puslu havanın içinde yaşamak için biraz kurtluk, doğayla uyumluluk gerekir.



Soru: Kim bu kurtlar peki?

Osman Sınav: İyi kurt da var, kötü kurt da var! Bunun içinde çalıp çırpan, ortalığı dağıtan, bu vadiden geçen, Türkiye'nin kayıt dışı ekonomisini kontrol eden bir mekanizma var. Halkın bildiği, sinemada işlenen ve mafya denen şey kara gözlüklü, kara giysilik dört - beş tane adamın elinde silahlarla ateş etmesi gibi bir şeydir. Halbuki mafyada böyle bir şey yok. Sokakta gördüğümüz, sokağa yansıyan bu tarafı küçük bir bölümüdür. Bu mafyanın tetikçisidir. Asıl mafya, yani gerektiğinde yasa yapan, yaptıran, değiştirten, bakan düşürebilen, gündem değiştiren bir güçten bahsediyoruz. Bu anlamda Kurtlar Vadisi ilk mafya dizisi olacak. Bu mafya tanımını yapan sinema filmi de yok Türkiye'de.



Soru: Bu diziyi sol entelektüeller izler mi acaba?

Osman Sınav: Kendileri bilirler. Bence izlemeleri gerekir ve izlemelerini isterim. Niye izlemediklerini anlayamıyorum zaten. Ben peşin hükümlü, önyargılı insanı sevmiyorum. Önyargıyla hareket etmenin kimseye faydası yok.



Soru: Siz çok büyük bütçeler kullanıyorsunuz. Tutacağının garantisi olduğu ve daha çok para döneceğini düşündüğünüz için çekinmiyor musunuz para harcamaktan?

Osman Sınav: Risk almadan başka yol olmaz. Kendi çıtamı kendim yükseltiyorum ve buna inanıyorum. Bu işi yaparken ülke standardındansa dünya standartlarına gitmeye çalışıyorum. Giderek dünya pazarına açılmak istiyorum. Daha küçük paralarla çalışıp, daha fazla kazanabilirim. Araba patlatacağıma yat alabilirim, ama benim meselem o değil.



Soru: Zengin misiniz?

Osman Sınav: Benim gönlüm zengin! İşinden kazandığını yine işine yatıran biriyim, öyle büyük bir zenginliğim yok. Normal bir hayat yaşıyorum.



Soru: Deli Yürek filminden kâr edebildiniz mi mesela?

Osman Sınav: Zarar ettik. Filmin maliyeti Türkiye seyircisinden dönecek paranın üstünde. Kurtlar Vadisi'nde de mesela ilk bölümün maliyeti herhalde üç-dört bölümün maliyeti kadar bir bütçe olacak.



Soru: Neler var süs olarak öyküye etki edecek?

Osman Sınav: Çok şey var. Mesela önümüzdeki bölümlerde gireceğimiz bir kumarhane meselesi var ve Türkiye'dekilerin hepsi kapalı. Çekmek mümkün değil. Araştırdık, birkaç tane kalmış ama mühürlü. Prosedürü tamamlayıp izin almak da çok uzadığı için bir platoya kumarhane kuruyoruz. Çok ciddi bir maliyet bu. Ayrıca ilk bölüm için bir Jaguar uçurduk, Mercedes taradık. Bir de yat uçurmayı düşünüyoruz, belki denizaltı çekimi yapacağız. Bir de silahlar var, Amerika'dan özel otomatik imitasyonlar getirttik.



Soru: Televizyonda neyin tutacağını nereden kestiriyorsunuz?

Osman Sınav: Bu benim işim (Gülüyor). Biraz sezgilerle ilgili, ama bu biraz da halkın nabzına, kültürüne doğru bakmaktan, içeriden bakmaktan geçiyor. Onu yakaladığımı düşünüyorum ve kendimi yakın hissediyorum. "Halk anlamaz," lafını hep hakaret kabul ettim, tam tersine halk çok iyi anlar. Doğru bir şey yapıyorsanız mutlaka karşılığını görür.



Soru: Ne satıyor: Seks, komedi, silah?

Osman Sınav: Benim öyle bir ölçüm yok. Ben de tamamen yaşama kültürümden, kendi birikimlerimden yola çıkarak yapıyorum işimi. Kafamda oluşturmaya çalıştığım, geçmiş yıllardan beri kalan bir sentez var. Bu toprağın, bu iklimin taşıdığı bir şey. O insanların arasında işler yapmaya çalışıyorum. Çünkü en çok kendinizi tanıyorsunuz. Mesele insana ulaşmaktır, ne satarsa satsın.





Röportaj: Oray Yeğin - Radikal



Foto: Osman Sınav

(04.01.2003)

Pars Narkoterör Dizisinden Görüntüler


Pars Dizisinin Konusu

İstanbul Narkotik başkomiseri Şamil Baturay, katıldığı rutin bir operasyonda, Türkiye’de kurulan yeni bir uyuşturucu şebekesine ait delillere rastlar. Narkotikte birlikte çalıştığı nişanlısı Zülüf ile birlikte Van’a aile ziyaretine gittiğinde ise, kendisini uyuşturucu baronlarının tam ortasında bulur.

Çerkez oğlu Şamil ile Kürt kızı Zülüf’ün aşkı, Şamil’in abisinin uyuşturucuyla ilgili bir operasyonda şehit edilmesiyle daha da imkansız bir hâl alır. Abisinin kaybıyla hayata küsen Şamil, elde ettiği bazı ipuçlarıyla tekrar harekete geçer ve intikam için uyuşturucu baronlarının peşine düşer.

Afganistan’dan İran’a, Van’dan Berlin’e kadar uzanan yeni bir “toz hattının” kurulmak üzere olduğunu keşfeden Şamil, zorlu bir mücadeleye girişir. Bu toz hattının terörörgütleriyle bağı olduğunu ve uyuşturucudan kazanılan paranın terörü finanse ettiğini anlayan Şamil’in verdiği mücadele, kişisel bir gayret olmaktan da çıkarak, vatan için verilen bir mücadeleye dönüşür.

Bu savaşın kazanılmasını sağlayacak en önemli ipuçları ise, Şamil’in aşkı Zülüf’de gizlidir. İstanbul Narkotik başkomiseri Şamil Baturay, katıldığı rutin bir operasyonda, Türkiye’de kurulan yeni bir uyuşturucu şebekesine ait delillere rastlar. Narkotikte birlikte çalıştığı nişanlısı Zülüf ile birlikte Van’a aile ziyaretine gittiğinde ise, kendisini uyuşturucu baronlarının tam ortasında bulur.

Oğlunun yaşadığı, 'Pars' için harekete geçirdi

İlköğretim okullarına kadar ulaşan uyuşturucu ticaretinin iç yüzünü konu alan 'Pars' adlı filmin çekimleri önümüzdeki günlerde başlıyor. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Osman Sınav'ın üstleneceği filmde, Mehmet Kurtuluş, Melisa Sözen, Pelin Batu, Selçuk Yöntem, Uğur Polat ve Burak Sergen gibi usta isimler rol alacak. Sınav, 'Pars' projesini hayata geçirme nedeninin, 12 yaşındaki oğlunun başından geçen bir olay olduğunu anlatıyor: "Oğlum bir gün midye dolma almak için seyyar bir midyecinin tezgahına gidiyor. Midyeci "İncili mi olsun, incisiz mi?"diye soruyor. Ne demek istediğini anlamak için açık açık soran oğlum, yanındaki birkaç kişi tarafından tehdit ediliyor ve oradan uzaklaştırılıyor. Bu aslında Ecstasy anlamına geliyor. Bu olayın ardından bu konuyu bir filmde işlemeye karar verdim..."

kaynak:sabah

"PARS, uyuşturucu trafiğini en iyi anlatan film olacak"

"PARS, uyuşturucu trafiğini en iyi anlatan film olacak"

Yönetmen-yapımcı Osman Sınav, uyuşturucu trafiği üzerine ekimde çekimlerine başlayacağı filmi önce Haftalık dergisine anlattı. Bir ünlü yazar ile senaryosunu yazdığı filmin de müjdesini verdi. İşte yabancı basının da yakından takip ettiği o ünlü kadın yazar...


Neslihan AKDAŞ / HAFTALIK

Süper Baba, Deliyürek, Kurtlar Vadisi ve Acı Hayat gibi Türk televizyon tarihinin iddialı dizilerine imza atan Osman Sınav, Ekim ayının ortasında başlayacağı "Pars" isimli yeni filmini ilk kez Haftalık'a anlattı.

"Diziler çoluk çocuğumuzu ne kadar etkisi altına alır", "Televizyonda izlediği bir sahneden sonra delikanlı, sokağa çıkıp da kendisine yüz vermeyen genç kızı kurşunlar mı" ya da "Sokaktaki şiddetle diziler ve sinema arasında ne kadar bağ vardır"... Geçen yayın döneminde sık sık tartışıldı bu konular. Birçokları Kurtlar Vadisi, Acı Hayat gibi dizileri hedef gösterdi toplumdaki şiddet olaylarını tartışırken. Yapımcılar, TV yöneticileri, reklamverenler karşı karşıya getirildi. Adı geçen iki dizinin de arkasında Osman Sınav vardı. Sınav, çok da konuşmadı o dönem. Yeni yayın dönemi başlarken, kapısını çaldık; hem geçmişi temize çekelim, hem de yeni projelerini konuşalım istedik. Biraz öfkeliydi. Kendilerinin 'günah keçisi' gösterildiğinı sık sık vurguladı. "Şiddetin kaynağında TV dizileri yoktur" diye yineledi. Ama bize anlatmak istediği bir başka konu daha vardı. "Pars" isimli, 15 Ekim'de çekmeye başlayacağı yeni filmi... Diğer yandan romancı Elif Şafak'la birlikte senaryosunu yazdığı bir diğer filmine dair de küçük ayrıntılar verdi.

- Osman Sınav'ın Acı Hayat'tan sonra sesini çok da duymadık. Tahminimizce yeni projeleriniz var, değil mi?
Evet, yeni bir film hazırlığındayız. 15 Ekim'de çekimlerine başlıyoruz. Şubat ortasında vizyona girecek. Bir polisiye film yapıyorum. Bunun oturduğu üç ayaktan biri polis, bir diğer ayağı uyuşturucu mafyası, bir diğer ayağı da okullarda uyuşturucu satışı.
- Bu konuyu seçmenizdeki sebep nedir?
Geçen sene okullarda uyuşturucu konusu çok konuşuldu, çok yazıldı; günah keçileri yarattık.
- "Günah keçileri" sözüyle kimleri kastediyorsunuz?
Siz de biliyorsunuz kimler olduğunu. Şiddeti özendirdiği iddia edilen bazı diziler hedef gösterildi. Şiddetin kaynakları vardır. Ben bu kaynaklardan birinin öyküsünü filme çekeceğim. Zaten uzun süredir bir polisiye yapmak istiyordum, geçen yıl liselerde çoğalan olaylar bu projeyi hızlandırmamı sağladı. Deliyürek bir halk kahramanı hikayesiydi; ben bunu 4 yıl boyunca söyledim. Dadaloğlu, Köroğlu gibi ya da İngilizler'in Robin Hood'u gibi halk kahramanı geleneği vardır. Adaletin olmadığı yerde, halk, adalet talebini böyle bir kahramanla telafi etmeye çalışır. Arasından bir kahraman çıkarır. Ama Deliyürek'e mafya dendi. Halk bunu doğru okudu, yalnızca entelektüeller böyle görmek istemedi. Sonra dedim ki; "Bakın ben size mafyayı anlatayım. Mafya böyle olmaz" dedim ve "Bu bir mafya dizisidir" sloganıyla Kurtlar Vadisi'ni çekmeye başladım. Onun üst başlığı neydi: "Türkiye'de milli gelirin yarısı, bizim adına Kurtlar Vadisi dediğimiz karanlık ve puslu bir vadiden geçiyor ve vergilendiriliyor. Bu, bu ülkede yaşayan her masum vatandaşa kesilmiş toplumsal bir haraçtır." Ve Kurtlar Vadisi'nden sonra kıyamet koptu, iyi de oldu.
- Sanki bir Osman Sınav üçlemesi gibi... Deliyürek'te bir halk kahramanını anlattınız; yanlış anlaşıldı diyerek "gerçek mafya böyle olur" diye Kurtlar Vadisi'ni çektiniz. Şimdi biraz da "şiddetin kaynakları diziler değildir"i göstermek için bu filmi çekmeye koyuldunuz...
Evet, bir bakıma bir üçleme olarak bakabiliriz. Bir de bugüne kadar bir polis kahraman üzerine bir çalışma yapmadım. Türkiye'de ciddi bir polisiye de yok. Evet, polisiye dizileri yapılıyor ama onlar bu anlamda polisiyeler değil. Bu ülkede ciddi anlamda uyuşturucu problemi var. Ben de çocuklarım için korkuyorum.
- Şiddete özendiren diziler olarak hep sizin de içinde yer aldığınız projeler gösterildi; Acı Hayat ve Kurtlar Vadisi. Bu film için mutlaka şu da yazılacaktır: Osman Sınav, okullarda uyuşturucuyla mücadele fimi çekerek günah çıkarmaya çalışıyor...
Ne alakası var. Osman Sınav günah falan çıkarmıyor, tam aksine sorunun üzerine gidiyor. Ben sadece yapılması gerekeni yapıyorum. Ben bir yönetmenim, yapımcıyım. Toplumda ne görüyorsam onun üzerine gidiyorum.
- Bu filmin hazırlıkları ne kadar sürdü?
Üç aydır ciddi bir şekilde araştırıyorum. İstanbul Emniyeti'nden Narkotik Şube'ye kadar birçok kurumun müdürü bize yardım etti. Gerçek anlamda bir narkotik üzerine polisiye film çekiyoruz. Uluslararası bağlantısından sokaktaki çetesine kadar bu sistem nasıl çalışıyor, hepsini araştırdık. Benim için bunun özel tarafı okullarda uyuşturucu meselesine bir fokus yapmak.
- Oyuncularınız belli oldu mu?
Casting çalışmasına devam ediyoruz. Mehmet Kurtuluş, başrol oyuncularımızdan biri olacak. Erkek polis kahramanımızı canlandıracak. Bir kadın polis kahramanız ve bir de öğretmen kahramanımız olacak.
- Filmin adı "Pars". Bunun öyküsünü anlatır mısınız?
Pars, narkotik polisin amblemidir. Pars, karanlıkta bile görebilen, gözleri keskin, avına son derece sessiz yaklaşan, tek bir hamlede avını bitiren bir hayvandır. Bizim baş karakterimizde buna benziyor biraz. Daha fazla ayrıntı vermeyeyim.


ELİF ŞAFAK'LA BİR SENARYO YAZIYORUZ
Elif Şafak'la birlikte bir senaryo yazıyoruz; ilk yazımı bitti. Bir aşk filmi olacak. Biraz sert bir aşk filmi... Ex ve seksten sonraki aşkı arayacağız. Romeo ve Juliet, Batı'nın aşk hikayelerinin en doruk noktasıdır; Leyla ile Mecnun da Doğu'nun. İkisinin de ortak noktaları kavuşamamaktır. İkisinin de hikayeleri birbirine çok benzemektedir. Çünkü aşk, insanları hangi dilden, hangi ırktan olursa olsun en ortak noktasıdır. Her insan aşk yaşar. Fakat şimdi modern dünyada sevgililer çok kolay kavuşuyor. Peki o zaman aşk yok mu oluyor? Yoo, hayır yok olmuyor. Bu film ancak bir yıl sonra çekmeye başlarız.

GÜNAH KEÇİLERİNİ KOVALAMAK
BİZİ KURTARIR MI?
Haşmet Babaoğlu'nun 2 Haziran 2006'da Vatan'da "Günah keçilerini kovalamak bizi kurtarır mı?" başlıklı yazısının tamamının altına imzamı atarım. Bakın o yazıda ne diyor; "Bugüne kadar yapılan ciddi bilimsel araştırmalar sokaktaki şiddetle sinema ve televizyondaki şiddet arasında doğrudan ve "tetikleyici" bir bağın olmadığını ortaya koyuyor. Bu bir yana, "4 yaşındaki oğlum Kurtlar Vadisi ve Acı Hayat fanatiğiydi, o yüzden eline silahı alıp kardeşini vurdu" açıklamaları yapan ebeveynleri ciddiye almak ya saflıktır ya da kimbilir hangi maksatla popüler bir histerinin ateşine benzin dökmektir."

kaynak:medyatava

kurtlar vadisinin modasını bitirecek nitelikte bir dizi..pars!

Kurtlar Vadisi' ile mafyayı yerle bir eden Osman Sınav, yeni dizisinde bu kez uluslararası uyuşturucu ticaretini çökertecek. Ünlü yönetmen yeni dizisi için iddialı konuştu:

Image
Kurtlar Vadisi' ile mafyayı yerle bir eden Osman Sınav, bu kez de uluslararası uyuşturucu ticaretini çökertmeye soyundu. Sınav'ın 'Pars' adını verdiği filminde yeni hedefi uyuşturucu baronları ve uluslarası bağlantıları.
Kurtlar Vadisi filminde mafyayı çökertmeye çalışan Osman Sınav şimdi de uyuşturucu sorunana el atıyor.

Sınav yakında çekimlerine başlayacağı Pars adlı filminde Afganistan'dan başlayıp Avrupa ve Amerika'ya kadar uzanan uyuşturucu treafiğini çökertecek.

Pars'ın gerçek anlamda Türkiye'nin ilk polisiye filmi olacağını söyleyen ünlü yönetmen filmin hikayesinin, narkotik polisleri, uyuşturucu baronlarının uluslarası bağlantıları ve okullarda uyuşturucu kullanımı üzerine kurulduğunu söylüyor.

ÖZGE ÖZBERK BAŞROLDE

Pars'ın devamının da olacağını söyleyen Osman Sınav filmine neden 'Pars' adını koyduğunu da şöyle açıklıyor; Devamlarını çekeceğim için bu ilk filmin tam adı 'Pars Kiraz Operasyonu' olacak. Pars zifiri karanlıkta bile göreebilen avına çok sessiz yaklaşan sabırla en uygun zamanı bekleyen, ve tek bir aksiyonla avını bitiren bir hayvandır. Narkotik polisleri de kendilerine amblem olarak parsı kullanırlar. Bu yüzden adını 'Pars' koydum.

Sınav filmde erkek parsı Mehmet Kurtuluş, kadın parsı ise genç oyuncu Özge Özberk'in oyanayacağını söylüyor ve Pelin Batu, Selçuk Yönetem ve Uğur Polat gibi oyuncuların da önemli rolleri olacak diyor.

Kaynak: Star

pars dizisi karakterleri




Pelin Batu

1978 yılında Ankara'da dünyaya gelen Pelin Batu, dışişlerinin en ünlü diplomatlarından biri olan babası İnal Batu'nun görevi nedeniyle hayatının büyük bir bölümünü yurt dışında geçirdi. Henüz bir yaşındayken babasının tayini nedeniyle Kıbrıs'a gitmek zorunda kalan Batu, okul çağına geldiğinde ise kendini Pakistan’da buldu.

İlk ve orta öğrenimini Pakistan'da Beacon House Public School, Ankara'da Pakistan Embassy Study Group ve Hacettepe Üniversitesi Piyano Bölümü'nde yaptı. Liseyi Marymount School (New York 1993-1995) ve Mannes College of Music'te (1993-1995) okuyan Batu, New York Üniversitesi'nde Edebiyat, Tiyatro, Felsefe öğrenimi gördükten sonra Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nü bitirdi.

İslamabad, Girne, Prag, Londra, Paris, New York gibi birçok şehirde bulunduktan sonra, tatil için geldiği günden beri İstanbul'da yaşıyor. Siyaset ve politika ile ilgilenmediğini söyleyen Batu, sadece yazı yazmak ve oyunculuk yapmak istediğini belirtiyor.

Pelin Batu, ilk sinema deneyimini Ferzan Özpetek filmi olan Harem Suare ile gerçekleştirdi. Oyunculuk kariyerini birçok sinema filmi ve televizyon dizisi ile devam ettiren Pelin Batu'nun bir tane de kitabı var. Pelin Batu'nun 'Ghost Sonata' adlı oyundan en iyi kadın oyuncu ödülü bulunuyor.



Duygu Sen

Doğum tarihi: 25.05.1985
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: Müjdat Gezen Konservatuar

Oynadığı dizi ve filmler:

Pars: Kiraz Operasyonu
Hayat Bilgisi
Çocuğun Var Derdin Var
Tövbekar
Yürekte Sızı
Aşkın Mucizeleri
Ömer Seyfettin: Velinimet - Uçurumun Kenarında




Uğur Polat

Doğum tarihi: 01.01.1961
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü

1979 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu çalıştı.
1981 yılında İstanbul Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu.
1985 yılında Adana Devlet Tiyatrosu çalıştı.
1987 İstanbul Devlet Tiyatrosu çalıştı.
Ödülleri:
1990 yılında Ankara Film Festivali Umut Veren Oyuncu.
1996 yılında İsmet Küntay Ödülleri En İyi Erkek Oyuncu.

Oynadığı dizi ve filmler:

Pars: Kiraz Operasyonu 2006
Kayıp 2007
Mavi Gözlü Dev 2007
Kara Yılan (2) 2007
Küçük Adımlar 2007
Sis ve Gece 2006
2 Süper Film Birden 2005
Seher Vakti 2005
İstanbul Şahidimdir 2004
Sultan Makamı 2003
Güz Sancısı 2002
Karşılaşma 2002
O da Beni Seviyor 2001
Yeditepe İstanbul 2001
Beni Unutma 2000
Yıldız Tepe 2000
Ayna 2000
Çilekli Pasta 2000
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar 2000
Filler ve Çimen 2000
Kimsecikler 1999
Salkım Hanımın Taneleri 1999
Sıcak Saatler 1998
Kördüğüm 1997
Nice Yıllardan Sonra 1997
Bir Erkeğin Anatomisi 1996
Kurtuluş 1996
Bir Kadının Anatomisi 1995
Sahte Dünyalar 1995
Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri 1992
Suyun Öte Yanı 1991
Yıldızlar Gece Büyür 1991
Bütün Kapılar Kapalıydı 1990
Cahide 1989
Sis 1988





Eray Demirkol

Doğum tarihi: 02.10.1981
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümü

Eray Demirkol: Tiyatro ve sinema sanatçısı. Süper Baba'da oynadığı Alim rolüyle tanınır.
Aziz Nesin sahnesinde tiyatro eğitimi alan Demirkol, çocuk yaşta sanat hayatına atıldı. İlk deneyimini Süper Baba dizisinde edinen sanatçı, Daha sonra tiyatro eğitimine Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde devam etti. Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümünü bitirdi. Muzaffer İzgü’nün hayatını konu alan "Zıkkımın Kökü" isimli TV filminde rol aldı. Dizi film ve sinema filmlerinde rol almaya devam ediyor.

Oynadığı dizi ve filmler

Pars: Kiraz Operasyonu - 2006
Kınalı Kuzular: Son Nefes - 2007
Kınalı Kuzular: Beni Sizlerden Ayırmayın - 2007
Kınalı Kuzular: Kınalı Hasan - 2006
Kınalı Kuzular: Bedeli Çanakkale'de Ödendi - 2006
Kınalı Kuzular: Nişanlıya Verilen Söz - 2006
Kınalı Kuzular: Üçpınar'lı Ali - 2006
Kınalı Kuzular: Bir Tutam Saç - 2006
Renkler Eşyalar ve İnsanlar - 2005
Ekmek Teknesi - 2002
Deli Yürek - 1999
Süper Baba - 1993
Zıkkımın Kökü - 1992




Pars Kiraz Operasyonu Oyuncusu Mehmet Kurtuluş

Gerçek Adı: Mehmet Kurtuluş
Doğum Yeri: Salzgitter - Almanya
Doğum Tarihi: 27.04.1972


Ödüllerinden Bazıları:
1999: Selanik Film Festivali Oyuncu Ödülü (Kısa ve Acısız)
1999: Locarno Film Festivali Oyuncu Ödülü (Kısa ve Acısız)
1999: Adolf Grimme Ödülü (Kısa ve Acısız)

Eğitim:
- Fredenberg Tiyatro Okulu

Meraklısına...

* Equilibrium filminde 6-7 saniyelik bir rolü vardır.
* Berlin Film Televizyon Yüksekokulu'nu ilk günden bırakmış.
* Uzakdoğu sporlarına meraklı, Kung-fu yapmışlığı var.
* O aynı zamanda dalışla da ilgileniyor.
* Hürriyet'e verdiği bir röportajda "Bütün gün sabahtan akşama kadar burada oturup camdan bakabilirim" diyor.
* Dublör kullanmıyor.


Tüm Filmleri:


* Pars: Kiraz Operasyonu (2007)
* Lautlos (2004)
* Duvara Karşı (2004)
* Çıplak (2002)
* Abdülhamit Düşerken (2002)
* Tünel (2001)
* Herz (2001)
* Temmuzda (2000)
* Kısa ve Acısız (1998)
* Getürkt (1996)
* Ejderin Dönüşü (1993)


Ve Pars NarkoTerör den ;

Mehmet Kurtuluş dublör kullanmadı

Filmde Çek Cumhuriyeti'nin en büyük dublör organizasyonu olan Filmka'dan gelen ve daha önce 'Titanic' ve 'Er Ryan'ı Kurtarmak' gibi birçok yapımda rol alarak 2002 yılında 'Taurus Dublör Ödülü' kazanan güçlü bir dublör ekibi görev alıyor. 14 kişilik bu ekibin koordinatörlüğünü Jan Petrina ve Pavel Bezdek yapıyor. Takip sahnelerindeki aksiyona katılan tüm araçlar bu dublörler tarafından kullanıldı. Ancak filmin başrol oyuncusu Mehmet Kurtuluş'un dublörüne fazla iş düşmedi. Kurtuluş risk almayı tercih etti ve birçok sahnede dublör kullanmadan kendi oynadı.






Pars Udo Kier

Çocukluğu
Udo Kier, 1944'te Almanya'da doğdu. 2. Dünya Savaşı'nın en yoğun yaşandığı zamanlarda, daha doğduğu ilk günlerde bir hastane bombalamasından canlı kurtuldu. 18 yaşında İngiltere'ye dil öğrenmeye gitti. Bu arada da oyunculuk dersleri almaya başladı. İlk rolü 1966 tarihli Road to Saint Tropez adlı filmde jigolo rolü oldu.

Aktörlükte yükseliş
1970'de ilk önemli filmi "Hexen bis aufs Blut gequält" (Mark Of The Devil) filminde oynadı. Film vahşi sahneleriyle dikkat çekiyordu. Bu vahşet filmindeki başarısı Flesh for Frankenstein ve Blood for Dracula adlı filmde başrol oynamasına neden oldu. Bu filmlerden sonra Udo Kier korku filmlerinin kült bir figürü olarak görülmeye başlandı. 1980'lerde de özellikle Avrupa yapımı filmlerde büyük bir ün kazandı.

Amerika'da ünlenme
1991 yapımı Benim Güzel Idaho'm filmindeki rolü ile ilk kez Amerika'da dikkat çekti. Filmin soundtrackinde kendi yazdığı bir şarkı da yer alıyordu. 1993 tarihli Even Cowgirls Get The Blues ve 1995 tarili Johnny Mnemonic filmlerinde de arkadaşı Keanu Reeves ile rol aldı. 1994 tarihli Jim Carrey ile oynadığı Budala Dedektif ve 1996 tarihli Pamela Anderson ile oynadığı Barb Wire ilgi topladı. Diğer oynadığı önemli filmler 1998 tarihli Blade, 2000 tarihli Karanlıkta Dans ve 2002'deki FeardotCom oldu.

Pars Bir Türk Dizisidir,Uydu Alıcılarınızla Oynamayınız

Pars-Kiraz Operasyonu’nun fragmanlarını izleyen bir arkadaşım: “Ya bu Türk filmiymiş, ben Amerikan sandım” demişti. Osman Sınav’ın altı günde çektiği çok başarılı aksiyon sahnelerine şahit olmuş biri olarak, bir sinema filminde harikalar yaratmasını çok da normal karşıladım. Osman Sınav çok rahatlıkla bu projeyi televizyon dizisi olarak da kullanabilirdi ve kesinlikle harcamış olurdu; gerçi narkotik-drama-imkansız aşk temaları dünyanın her ülkesinde defalarca kullanılmıştır ancak ‘Pars’ iyi ki Osman Hocamız’ın elinden hayat bulmuş. Mehmet Kurtuluş (Duvara Karşı’nın yapımcılarından biri olarak tanımıştık kendisini, Pars olarak seksi mi, çirkin mi, sevelim mi, gıcık mı olalım daha karar veremedim) ve Nida Şafak’a (ilk defa müşerref oluyoruz efe’nim, Osman Sınav’a şapkamız olsa kesinlikle çıkartırdık, ellerimizi çırpmakla yetiniyoruz, “Türk Sinemasını Kurtaran Kadın” Özgü Namal’ı seçmediği için ayrıca kucaklıyoruz); Duygu Şen (o nasıl cesaret, nasıl kendini teslim etmek yönetmene; Osman Sınav istemiş bir göz Duygu vermiş iki göz) ve başarılı oyunuyla Haluk Piyes eşlik etmişler. Oyuncu yönetimi olağanüstü ve aksiyon sahnelerindeki başarı asla tartışılmaz. Ancak ‘hiçbir filme eleştiri yapmıyorsun’ diye beni eleştiren çok bilmiş okuyucu için iki satır karalamalıyım. Filmlerdeki ‘ah keşke şöyle olsaydı’ diye düşündüğümüz birçok şeyi yönetmen bizden çok daha iyi biliyor, o yüzden ne diye ukalalık yapayım ki. İlla ki yap derseniz, Hıncal Uluçvari bir eleştiri yapayım; aksiyon sahneleri dışında keşke biraz daha kısa olsaydı… Temponun bazı sahnelerde yerlerde sürünmesine izin verilmeseydi ne iyi olurdu, stop! (Acaba diyaloglarla ilgili bir iki laf da etse miydim; yok vazgeçtim bir aksiyon filmini edebi metinlerle süslemek belki iyice durağanlaştırırdı.) Udo Kier’i sinema tutukunları Lars Von Trier filmlerinden biliyorlar zaten ama Osman Hoca’ın Klaus karakteri için Kier’i seçmesi beni sevindirdi. Hayran olduğum bir yönetmenin fetiş oyuncusu, yine hayran olduğum bir başka yönetmen tarafından seçildi ya dünyalar benim oldu. Udo Kier, 70’lerin önemli yapımlarından ve sinemanın en sıkı gerilim filmlerinden biri kabul edilen ‘Suspiria’da da oynamıştı. Böyle bir ustayı Selçuk Yöntem’le, Mehmet Kurtuluş’la karşılıklı sahnelerde görmek büyük keyifti. Kamera arkası görüntülerde başında kalpağı, elinde silahıyla başrol oyuncuları kadar iyi görüntü veren Osman Sınav, Türk filmlerinin bir başka makus talihini de değiştirmiş oluyor bu filmle. Şahin Komiser’den kurtulmuş olduk sonunda; komiser ismi olarak kuşları tercih eden bir geleneği yerle bir ederek; çok daha estetik, yırtıcı, akıllı ve hesaplı bir hayvanı tercih etmiş. Üstelik birkaç sahnede Mehmet Kurtuluş’un karşısındakine saldırıp, afiyetle yiyeceğini falan düşündüm. O kadar yani…

akşam

Pars NarkoTerör - Uğur Polat



Doğum tarihi: 01.01.1961
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü

1979 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu çalıştı.
1981 yılında İstanbul Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu.
1985 yılında Adana Devlet Tiyatrosu çalıştı.
1987 İstanbul Devlet Tiyatrosu çalıştı.
Ödülleri:
1990 yılında Ankara Film Festivali Umut Veren Oyuncu.
1996 yılında İsmet Küntay Ödülleri En İyi Erkek Oyuncu.

Oynadığı dizi ve filmler:

Pars: Kiraz Operasyonu 2006
Kayıp 2007
Mavi Gözlü Dev 2007
Kara Yılan (2) 2007
Küçük Adımlar 2007
Sis ve Gece 2006
2 Süper Film Birden 2005
Seher Vakti 2005
İstanbul Şahidimdir 2004
Sultan Makamı 2003
Güz Sancısı 2002
Karşılaşma 2002
O da Beni Seviyor 2001
Yeditepe İstanbul 2001
Beni Unutma 2000
Yıldız Tepe 2000
Ayna 2000
Çilekli Pasta 2000
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar 2000
Filler ve Çimen 2000
Kimsecikler 1999
Salkım Hanımın Taneleri 1999
Sıcak Saatler 1998
Kördüğüm 1997
Nice Yıllardan Sonra 1997
Bir Erkeğin Anatomisi 1996
Kurtuluş 1996
Bir Kadının Anatomisi 1995
Sahte Dünyalar 1995
Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri 1992
Suyun Öte Yanı 1991
Yıldızlar Gece Büyür 1991
Bütün Kapılar Kapalıydı 1990
Cahide 1989
Sis 1988

Pars NarkoTerör -Eray Demirkol



Doğum tarihi: 02.10.1981
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümü

Eray Demirkol: Tiyatro ve sinema sanatçısı. Süper Baba'da oynadığı Alim rolüyle tanınır.
Aziz Nesin sahnesinde tiyatro eğitimi alan Demirkol, çocuk yaşta sanat hayatına atıldı. İlk deneyimini Süper Baba dizisinde edinen sanatçı, Daha sonra tiyatro eğitimine Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde devam etti. Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümünü bitirdi. Muzaffer İzgü’nün hayatını konu alan "Zıkkımın Kökü" isimli TV filminde rol aldı. Dizi film ve sinema filmlerinde rol almaya devam ediyor.

Oynadığı dizi ve filmler

Pars: Kiraz Operasyonu - 2006
Kınalı Kuzular: Son Nefes - 2007
Kınalı Kuzular: Beni Sizlerden Ayırmayın - 2007
Kınalı Kuzular: Kınalı Hasan - 2006
Kınalı Kuzular: Bedeli Çanakkale'de Ödendi - 2006
Kınalı Kuzular: Nişanlıya Verilen Söz - 2006
Kınalı Kuzular: Üçpınar'lı Ali - 2006
Kınalı Kuzular: Bir Tutam Saç - 2006
Renkler Eşyalar ve İnsanlar - 2005
Ekmek Teknesi - 2002
Deli Yürek - 1999
Süper Baba - 1993
Zıkkımın Kökü - 1992

Pars NarkoTerör Oyuncularından Duygu Şen



Doğum tarihi: 25.05.1985
Doğum yeri: İstanbul
Eğitimi: Müjdat Gezen Konservatuar

Oynadığı dizi ve filmler:

Pars: Kiraz Operasyonu
Hayat Bilgisi
Çocuğun Var Derdin Var
Tövbekar
Yürekte Sızı
Aşkın Mucizeleri
Ömer Seyfettin: Velinimet - Uçurumun Kenarında

Patlayıcılar Irak Kaynaklı

Türkiye, yurtiçinde alınan yoğun güvenlik önlemlerinin yanı sıra uluslararası kuruluşları da PKK'nın son dönemdeki eylemleriyle ilgili olarak bilgilendirme kampanyası yürütüyor.

Geçen hafta NATO ve Avrupa Konseyi'nde yapılan sözlü bilgilendirmelerin ardından önceki gün de BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'a bir mektup gönderildi.

Türkiye'nin New York'taki Daimi Temsilcisi Baki İlkin tarafından iletilen mektupta, Türkiye'de son dönemde asker ve sivilleri hedef alan terör eylemlerinin PKK tarafından gerçekleştirildiği ve patlayıcıların da Kuzey Irak'tan sokulduğunun saptandığı vurgulandı.

BM'nin terörle mücadele konusundaki sözleşmesi ve bugüne kadar alınan Güvenlik Konseyi kararlarının anımsatıldığı mektupta, Irak'la ilgili kararların da Irak yönetimine, topraklarından komşularına yönelik her türlü terör eylemini ortadan kaldırma sorumluluğu yüklediği kaydedildi. BM'ye gönderilen mektupta, "Uluslararası topluluğun El Kaide'ye karşı nasıl topyekün işbirliği varsa, PKK'yla da aynı şekide birlikte mücadele edilmesi gerekmektedir" mesajının da verildiği belirtildi.

K. Irak'tan taciz atışı
Genelkurmay Başkanlığı önceki gün Hakkâri'nin Çukurca ilçesi Çığlı köyü sınır bölgesinde devriye görevi icra eden sınır birliklerine Irak topraklarından teröristler tarafından taciz ateşi açıldığını duyurdu.

Kaynak: Milliyet

10 Ton A4 Plastik Patlayıcı Türkiye'ye Sokuldu - Basından alıntılar

Ankara'yı kana bulayan A4 plastik patlayıcıların, geçtiğimiz aylarda Irak üzerinden Türkiye'ye giriş yaptığı öğrenilen Portekiz yapımı bomba malzemesi olduğu sanılıyor. PKK'nın Portekiz yapımı 10 ton plastik patlayıcıyı Irak üzerinden yurda soktuğunu öğrenen emniyet birimleri, bunun ancak 200 kg'a yakın bölümünü ele geçirdi.

Emniyet'in ilk tespitlerinde de Ankara bombasının kaynağının "Portekiz ve Kuzey Irak" olduğu şüphesi doğdu. Daha çok askerin kullandığı ve "C4'ün daha kuvvetlisi" olarak nitelenen A4 plastik patlayıcılardan daha önce de İstanbul, Adıyaman ve Adana gibi şehirlerde küçük miktarlarda yakalanmıştı. Emniyet yetkilileri, A4 türü patlayıcının TNT ve C4'ten sonra en güçlü patlayıcılardan biri olduğunu belirttiler. Küçük bir miktarı bile büyük çaplı bir yıkıma neden olan bomba hamur kıvamında olduğundan istenilen şekil verilebiliyor, küçük bir pilin vereceği akımla bile patlatılabiliyor ve sonrasında 3 bin santigrat derecelik bir ısı ile büyük çaplı basınç ortaya çıkıyor. Patlayıcının 5 gramı 20 gramlık bir C4'ün yapacağı etkiyi yaratıyor. Patlayıcı hem toprak, hem asfalt yolda kamufle olabiliyor. Uzaktan kumandalı fünye ve mayın güçlendirme amacıyla kullanılıyor. Madde 15 yıl boyunca uygun şartlarda saklanabiliyor. Emniyet yetkilileri Portekiz'den gelip Irak'ta kaybolan 8 ton A4'ten önemli bir bölümünün halen izine rastlamadığının da altını çizdiler.

Kaynak: SABAH

570 Kilo 'El Kaide Eroini' Ele Geçti

El Kaide'nin 570 kilo eroini dere yatağında bulundu. Uyuşturucu şebekesi Afganistan ve İran üzerinden bir kamyonla Türkiye'ye soktuğu 570 kilo eroini İstanbul'dan Avrupa'ya nakladeceğini öğrenen jandarma, kamyonu takibe aldı. Pendik'te jandarmanın oluşturduğu kontrol noktasını farkeden şebeke eroini yol güzergahında bir dere yatağına boşalttı.

Kaynak: SABAH

PKK'nin silahları ve elde edildiği yerler

Genelkurmay Başkanlığı bir süredir PKK’nın kullandığı silahların kaynağını belirliyor ve üretici ülkelere, silahların, PKK’nın eline nasıl geçtiğini soruyordu. PKK, bunun belirlenmemesi için bir süredir yeni bir yöntem geliştirdi...
Temmuz ayının ilk günlerinde, güvenlik güçlerine teslim olan teröristler, Kandil Dağı’ndaki kampa, iki ABD zırhlı aracının silah getirdiğine tanık olduklarını açıkladılar. İddialarla ilgili tartışmalar sürerken, Genelkurmay Başkanlığı’nın, ‘terör örgütlerinin kullandığı silahların menşei’ araştırmasını öteden beri yaptığı, silahları üreten ve kayıtlarda aldı görünen ülkelere, bunların PKK’nın eline nasıl geçtiğine ilişkin soru yönelttiği anlaşıldı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın belgelerine göre PKK, son dönemde, silah ve patlayıcıların kaynağının belli olmaması için silahların seri numaralarını siliyor. Seri numaraları silinmeyen silahların, hangi ülke kaynaklı olduğu kesin olarak belirleniyor.

PKK’nın önemli karargâhı olarak belirtilen Kandil Dağı’na, ABD silahlarının getirildiği, teslim olan teröristlerin ifadelerinde yer aldı. Bu ifadeler doğrultusunda, ABD makamlarından bu konuda bilgi istenirken, gündeme PKK’nın kullandığı ABD kaynaklı silahlar da getirildi.

Denetimsiz biçimde transferleri yapılan küçük ve hafif silahların, çeşitli yollarla terörist grupların kontrolüne geçtiğini belirten yetkililer, bu konuda uluslararası kuruluşların yürüttüğü çalışmalara da Türkiye'nin tam destek verdiğini söylediler.

Terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik eylemlerinde kullandıkları silahların ‘menşeini araştırma’nın önceki yıllarda yapılanlardan çok farklı olmadığını belirten askeri yetkililer, ele geçirilen silahların bir kısmına ait bilgilerin ya silah üreticileri ya da kaçakçılar tarafından özellikle silindiğini söylediler. Son dönemlerde ‘siliciler’ arasına PKK da katıldı.

Made in İtalya, Almanya...
Silinen seri numaraları yüzünden ele geçirilen silahların tamamının kaynağını saptamanın zor olduğunu belirten yetkililer, seri numarası belli olmayan bu silahları, kataloglardan karşılaştırma yöntemiyle kaynak belirlediklerini söylediler.

Yakalanan silahlardan menşei tam olarak belirlenenlerin önceki yıllarda elde edilen sonuçlarla da benzerlik gösterdiğini kaydeden yetkililer, buna ilişkin şu bulguları aktardılar:

“Hafif silahların çoğunluğu, başta Rusya olmak üzere eski Doğu Bloku ülkeleri ve Çin kaynaklı. Bir kısım silahlar ise Almanya, İtalya, İngiltere, İspanya, ABD gibi ülkeler tarafından üretildikten sonra, doğrudan veya dolaylı yollarla terör örgütlerine aktarılıyor. Arazide yeri tespit edilen ve emniyet gerekçesiyle yerinde imha edilen mayınlardan büyük çoğunluğunun ise İtalyan menşeli olduğu anlaşılıyor.'' PKK'ya dönük operasyonlarda ele geçirilen binlerce silahın kaynak araştırması, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılıyor. Bu konuda yapılan araştırmaya göre, menşei tam olarak belirlenen silah ve patlayıcıların ülkelere göre dağılımı şöyle:

KALAŞNİKOF’LAR

Ele geçirilen ve menşei tam olarak belirlenen 4 bin 500 Kalaşnikof’un (AK-47) yüzde 71.6’sı Rusya, yüzde 14.7'si Çin, yüzde 3.6'sı Macaristan, yüzde 3.6'sı da Bulgaristan orijinli.

KANNAS’LAR

Ele geçirilen toplam 5 bin 713 suikast silahı Kannas, BKC, Dragunov, Arbiki, G-3, M-16, G-1, mavzer gibi silahlardan 959'unun menşei tam olarak belirlendi. Bunların yüzde 45.2'sinin Rusya, yüzde 13.2'sinin İngiltere, yüzde 9.4'ünün de ABD orijinli olduğu saptandı.

ROKETLER

PKK'nın eylemlerde de yaygın olarak kullandığı roketlerden ele geçirilen 1.610'u üzerinde inceleme yapıldı. Bunlardan ancak 313'ünün menşei belirlenebildi. Bunların da yüzde 85'inin Rusya, yüzde 5.4'ünün Irak, yüzde 2.5'inin Çin menşeli olduğu anlaşıldı.

TABANCALAR

2 bin 885 tabanca ve makineli tabancadan 2 bin 208'inin menşei belirlendi. Bu silahların yüzde 21.9'u eski Çekoslovakya, yüzde 20.2'si İspanya, yüzde 19.8'i İtalya orijinli çıktı.

EL BOMBALARI

3 bin 490 el bombasından 136'sının menşei belirlendi.
Bunların yüzde 72'sinin Rusya, yüzde 19.8'inin ABD, yüzde 8'inin ise Alman menşeli olduğu görüldü.

MAYINLAR

Bulunan 11 bin 568 mayından 8 bin 15'inin menşei araştırması sonuçlandı. Bu mayınların yüzde 60.8'i İtalya, yüzde 28.3'ü Rusya, yüzde 6.2'si Almanya kaynaklı.

Kaynak: Milliyet-Tempo Dergisi

Pkk'ya silah yağmuru

Irak'ta Kürtlerin kurduğu ve ABD ordusu içindeki üst düzey askerlerin de yer aldığı kaçakçılık mekanizması sayesinde, silahlar "Irak ordusuna hibe ya da yardım" gibi gösterilip piyasaya sürülüyor. Bu silahlar önce Kürt aracılar tarafından kuzeydeki güvenli bölgelere aktarılıyor. Daha sonra ise siyasi koşullar çerçevesinde terör örgütlerine pazarlanıyor.

PKK itirafçılarının, Amerikalıların PKK'ye silah sattığı yönünde verdiği bilgilerin ardından, Irak'ın kuzeyinde oynanan büyük oyunun ayrıntıları netleşmeye başladı. Washington yönetimi PKK'nin elindeki ABD yapımı silahları "kaçak askerlere" bağlasa da Ankara'ya ulaşan bilgiler, bölgede içinde üst düzey Amerikan askerlerinin de bulunduğu milyar dolarlık bir silah pazarının işlemekte olduğunu gösterdi.

İstihbarat raporlarına yansıyan bilgilere göre, K. Irak'ta ABD yapımı silahların terör örgütünün eline ulaşmasında işleyen mekanizmanın ayrıntıları şöyle:

* 1991 yılındaki Körfez Savaşı'nın ardından K. Irak'taki silah pazarının odak noktasında Kürt gruplar yer aldı. Başta Çin ve Rusya olmak üzere yabancı ülkelerden getirilen silahlar, Kürt yönetiminin ileri gelenleri tarafından pazarlanmaya başlandı. PKK'nin ana silah sağlayıcısı yine bu gruplar oldu. Bu dönemde silah ticaretinin önde gelen isminin ise Süleymaniyeli bir Kürt olan, ancak 30 yıl önce Lübnan'a geçerek Hariri ailesinin yanında çalışmaya başlayan Tevfik Baban olduğu belirtiliyor. Baban, suikasta kurban giden eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri' nin ailesinin Suudi Arabistan'daki inşaat şirketlerini yönettiği sırada, inşaatlarda PKK'lileri çalıştırmasına Türkiye tepki göstermişti.

* 2003'den sonra mekanizmaya ABD de iki açıdan dahil oldu. Bir taraftan ABD'nin bugüne kadar sayısı on binlere ulaştığı belirtilen asker kaçaklarınca satılan silahlar piyasaya girerken diğer taraftan da ABD ordusundaki üst düzey askerlerin yer aldığı kaçakçılık mekanizması sayesinde ABD silahları "Irak ordusuna hibe ya da yardım" gibi gösterilip piyasaya sürülüyor.

* Silahlar önce Kürt aracılar tarafından kuzeydeki güvenli bölgelere aktarılıyor. Daha sonra siyasi koşullar çerçevesinde terör örgütlerine pazarlanıyor. Silahların parası K. Irak'a hiç sokulmadan İsviçre ve Lübnan'daki bankalarda kişisel hesaplara gidiyor.

* Irak ordusu içinde denetim mekanizmaları oluşturulamadığı için ABD tarafından hibe edilen silahların denetimi sağlanamıyor. Bazen ABD'liler hibe edilen silah sayılarını fazla gösterip arta kalan silahları direkt olarak satma yoluna gidiyor. Bu silahlar, yine Kürt yönetimindeki önemli isimleri arkasına alan aracılarla silah pazarında en iyi müşteri olarak görülen PKK'ye ulaştırılıyor.

* Ancak bu mekanizmanın içinde üst düzey ABD askerlerinin bulunması, Washington'un PKK'ye silah gönderilip göndermediği konusunda ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirdi. ABD, bunların kontrol dışı faaliyetler olduğunu savunsa da Türk yetkililerdeki kuşkulu yaklaşım ortadan kalkmadı.

* Kaçak ABD askerleri, Irak-Ürdün sınırındaki aşiretler aracılığıyla Irak'ı terk etmeye çalışırken bu aşiretler de ABD askerlerinin ellerindeki silahları Kürt tüccarlara satıyor. Söz konusu silahlar da yine PKK'ye satılıyor.

Pars NarkoTerör Dizisi nin Tanıtım 2. ve 3. Fragmanı





pars narkoterör izle

Pars NarkoTerör Dizi Tanıtım Fragmanı

Çok yakında show tvde başlayacak olan dizinin bölümlerine blogumda yer vereceğim işte pars narkoterör dizisinin tanıtım fragmanı

DİZİNİN YAYIN TARİHİ

DİZİNİN YAYIN TARİHİ
Pars, Ekim sonu yada Kasım başında Pazartesi akşamı yayınlanacak ve Saat Olarak 22:00 Seçilmiştir...

Dizinin senaryosu yazıldı, hikayesi kurgulandı, teknik ekibi kısmen belli oldu, oyuncu seçimleri devam ediyor. Çekimlerine de 2 hafta içinde başlanıyor. Kasım ayında başlaması gerek.

Tüm Ziyaretçilerimize Duyrulur!!!

Konu Belli Oldu!

İstanbul Narkotik başkomiseri Şamil Baturay, katıldığı rutin bir operasyonda, Türkiye’de kurulan yeni bir uyuşturucu şebekesine ait delillere rastlar. Narkotikte birlikte çalıştığı nişanlısı Zülüf ile birlikte Van’a aile ziyaretine gittiğinde ise, kendisini uyuşturucu baronlarının tam ortasında bulur.

Çerkez oğlu Şamil ile Kürt kızı Zülüf’ün aşkı, Şamil’in abisinin uyuşturucuyla ilgili bir operasyonda şehit edilmesiyle daha da imkansız bir hâl alır. Abisinin kaybıyla hayata küsen Şamil, elde ettiği bazı ipuçlarıyla tekrar harekete geçer ve intikam için uyuşturucu baronlarının peşine düşer.

Afganistan’dan İran’a, Van’dan Berlin’e kadar uzanan yeni bir “toz hattının” kurulmak üzere olduğunu keşfeden Şamil, zorlu bir mücadeleye girişir. Bu toz hattının terörörgütleriyle bağı olduğunu ve uyuşturucudan kazanılan paranın terörü finanse ettiğini anlayan Şamil’in verdiği mücadele, kişisel bir gayret olmaktan da çıkarak, vatan için verilen bir mücadeleye dönüşür.


Bu savaşın kazanılmasını sağlayacak en önemli ipuçları ise, Şamil’in aşkı Zülüf’de gizlidir. İstanbul Narkotik başkomiseri Şamil Baturay, katıldığı rutin bir operasyonda, Türkiye’de kurulan yeni bir uyuşturucu şebekesine ait delillere rastlar. Narkotikte birlikte çalıştığı nişanlısı Zülüf ile birlikte Van’a aile ziyaretine gittiğinde ise, kendisini uyuşturucu baronlarının tam ortasında bulur.

Sınav'ın "Pars"ı çok konuşulacak

"Kurtlar Vadisi", "Deli Yürek" ve "Acı Hayat" dizileriyle "Deli Yürek: Bumerang Cehennemi" gibi sinema filmlerinin yapımcısı ve yönetmeni olarak tanıdığımız Osman Sınav, yine çok konuşulacak bir projeye imza atıyor. Pazartesi akşamı Sınav'ın henüz üçte birini çektiği "Pars- Kiraz Operasyonu" filminden kısa bir tanıtım izledik. Nefis bir aksiyon filmi olacak belli ki...
Sınav, her yıl bir film olmak üzere "Pars"ın serisini çekmeye de kararlı.
Sınav, narkotik işine niye girdiğini şu cümleyle özetledi:
"Türkiye eskiden uyuşturucunun geçiş yolu ülkelerinden biriydi. Şimdi ciddi bir pazar. Üç çocuk babası bir sinemacı olarak bu konuya duyarsız kalamazdım."
Sınav, 4 filmle uyuşturucunun toplumu nasıl tehdit ettiğine dikkat çekerek bir anlamda "Kurtlar Vadisi"yle üstüne düşen gölgeden de kurtulmak istediğini söyledi.
Filmin Mehmet Kurtuluş, Selçuk Yöntem, Murat Daltaban, Pelin Batu, Uğur Polat ve Hollywood'un Alman yıldızlarından Udo Kier gibi güçlü bir oyuncu kadrosu var.
Filmin kadın başrol oyuncusu ise Nida Şafak adlı isimsiz biri. Seramik sanatçısı Nida Şafak daha önce birkaç dizide küçük rollerde yer aldı. Nida Şafak; Melisa Sözen, Zeynep Beşerler ve Ayça İnci gibi 10'dan fazla yıldızın katılıp elendiği deneme çekimlerini aşarak bu filmin başrol oyuncusu oldu. Sınav'a onca isim varken neden onu ettiğini sordum, yanıtı şu oldu:
"Deli Yürek'ten önce Kenan İmirzalıoğlu denen bir oyuncu var mıydı? Kurtlar Vadisi'nden önce Necati Şaşmaz gibi bir dizi yıldızını duyan oldu mu? Aslolan senaryo."
Osman Sınav, narkotik polisinin gözüpek üyesi "Asena" rolüyle Nida Şafak'ın da yıldızlaşacağından emin.
Sınav'ın "Pars"ı isim olarak seçmesinin sebebine gelince:
Avı bir pençe mesafesinde olduğunda dahi sabretmeyi bilen, gürültüde çıtırtıyı duyan, zifiri karanlıkta görebilen bir hayvan olan pars, filmin baş kahramanı narkotikçi komiser Atilla'nın da lakabı.

Osman Sınav 'aile filmi' yaptı

Yönetmen ve yapımcı Osman Sınav, ailesiyle ortak film şirketi kurdu. Eşi Tangül Sınav ile birlikte Sinegraf Film Yapım Yönetim adlı bir şirketi bulunan Osman Sınav, kurduğu ikinci şirkete büyük oğlunu da hissedar yaptı.
Sinegraf Film Prodüksiyon adlı yeni şirketin kurucuları, Osman Sınav, eşi Tangül Sınav, büyük oğlu Yusuf Ömer Sınav ile yapımcı Yusuf Taner Özbel ve Engin Şavak olarak belirlendi.
Merkezi İstanbul Kadıköy'de olan Sinegraf Film'in sermayesi 50 bin YTL ve hisselerin yüzde 99'u Osman Sınav'a ait gözüküyor.

Ünlü dizilerin yapımcısı

Şirketin sinema, reklam, televizyon, video filmleri ile CD ve DVD ürünleri yapması, stüdyo kurup işletmesi öngörülüyor. Şirket, ürettiği ürünleri çoğaltıp yurtiçi ve yurtdışında satabilecek ve kiralayabilecek. Osman Sınav, Süper Baba, Kurtlar Vadisi, Deli Yürek ve Ekmek Teknesi gibi yüksek reytingli dizilerin yapımcısı olarak tanınıyor.
Oğlu Yusuf Ömer'in okul çıkışında satın aldığı midye dolmanın içinden uyuşturucu çıkması üzerine Osman Sınav, son filmi 'Pars - Kiraz Operasyonu'nda beyaz zehir tacirlerini gündeme taşımıştı.

Pars’a ilham veren gerçek baronların hesaplaşması

Osman Sınav’ın son filmi "Pars: Kiraz Operasyonu"nun öyküsünün gerçek hayattan alındığı öne sürüldü.

Narkotik Şube elemanlarının filme destek verirken isim açıklamadan iki baronun hikayesini film ekibiyle paylaştığı belirtildi. İtalya’da tutuklu bulunan H.Y. adlı uyuşturucu baronu, 2 ay sonra tahliye olacak ve İstanbul’a gelip yerini alan yeni baron G.Ö. ile hesaplaşacak. G.Ö. saygın bir işadamı olarak biliniyor ve bugüne kadar hiç yakalanmadı.

Osman Sınav’ın son filmi "Pars: Kiraz Operasyonu" geçen cuma vizyona girdi. 4 milyon dolara çekilen filmin konsept danışmanlığını ise İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü’nde görevli başkomiser Zafer Ercan yaptı. Filmin senaryosunu hazırlarken de yönetmen Osman Sınav ve ekibi, sık sık Narkotik Şube Müdürlüğü yetkilileri ile görüş alışverişinde bulundu. Filmde işlenen temanın ise gerçek hayattan esinlendiği öne sürüldü. "Pars: Kiraz Operasyonu" filminin özeti kısaca şöyle:

Uyuşturucu baronu yurtdışında uzun yıllar cezaevinde yatar ve Türkiye’ye döner. Yıllar önce kendisine tuzak kuran, yıllarca yurtdışında cezaevinde yatmasına sebep olan ve tüm servetine konan en yakın adamından intikam alma zamanı gelmiştir. Bu sefer roller değişmiştir. Yakalanma sırası, yeni uyuşturucu baronu "Haşhaşi"dedir. Siyasi çevrelere etkisi büyük olan, saygın işadamı ve aynı zamanda uyuşturucunun gizli baronu Haşhaşi, polisle girdiği çatışma sonunda öldürülür...

POLİS YAKIN TAKİPTE

Filme konu olduğu öne sürülen hikáyenin gerçek kahramanlarının sonları ise henüz bilinmiyor. İtalya’da 10 yıldır tutuklu olan uyuşturucu kaçakçısı H.Y, 2 ay sonra tahliye olarak Türkiye’ye dönecek. H.Y’nin servetini ele geçirdiği öne sürülen, iş dünyasının parlayan yıldızı, aynı zamanda polise göre uyuşturucu dünyasının gizli ve bugüne kadar hiç yakalanamamış baronu G.Ö’nün karşılaşması ise merakla bekleniyor. İstanbul polisi, 10 yıl sonra gerçekleşecek randevuyu şimdiden yakından izlemeye başladı bile.

SERVET HESAPLAŞMASI

İddiaya göre, Narkotik birimleri için perde arkasındaki en büyük baronlardan biri olan işadamı G.Ö’nün hikáyesi, ismi kendisine verilmeden yönetmen Osman Sınav ve ekibi ile paylaşıldı. İşadamının kısa zamanda elde ettiği büyük servetin öyküsü de filmde anlatıldı. Ancak filmin sonunda yaşanan hesaplaşma, gerçek hayatta henüz son bulmadı. Filmin kahramanları arasında yer aldığı öne sürülen ve 10 yıldır İtalya’da tutuklu olarak bulunan H.Y., 2 ay sonra cezaevinden tahliye olacak. Uyuşturucu baronu H.Y’nin servetini ele geçirdiği öne sürülen ve Osman Sınav’ın filminde Murat Daltaban tarafından "Haşhaşi" karakteri ile canlandırılan G.Ö. ise giderek büyüyen işadamı kimliği ile hayatını sürdürüyor.

DEA DA BARON PEŞİNDE

Polis yetkililerine göre G.Ö, narkotikçilerin bir türlü yakalayamadığı perdenin arkasındaki baronlardan biri olma özelliğini de koruyor. ABD Uyuşturucu ile Mücadele Ajansı (DEA) tarafından bile izleniyor. İstanbul polisinin 2 ay sonra tahliye olacak H.Y. ile G.Ö’nün olası bir hesaplaşmasına karşı önlemlerini şimdiden aldığı kaydediliyor.

YÖNETMEN OSMAN SINAV

Yaşanmış olabilir


"Pars: Kiraz Operasyonu" filminin yapımcı ve yönetmeni Osman Sınav, filmin öyküsünün gerçek hayattan alındığı yolundaki iddiaları yanıtladı. Osman Sınav, "Narkotik şube yetkililerinden bu filmi çekerken önemli destekler aldık. Hikáyemiz tamamen kurgudur. Olaylar yaşanmış olabilir. Ancak filmimizdeki karakterler gerçek hayattaki kişileri yansıtmıyor" dedi.

Osman Sınav'ın Pars'ı tartışılır

Osman Sınav'ın son filmi Pars'ın galası dün gece yapıldı. Filmi izleyenlerin tepkileri gösterdi ki bu film çok tartışılacak. Öte yandan galadan en karlı çıkanlar 'çeteler' oldu...

18 Nisan 2007 12:15
Yazı boyutunu büyütmek için
Osman Sınav'ın Pars'ı tartışılır

Yaşar İliksiz'in haberi

Osman Sınav'ın son filmi Pars'ın galası dün gece Türker İnanoğlu Maslak Show Center’da gerçekleştirildi.

Oldukça etkileyici sunumla (Osman Sınav'dan yeni bir efsane gibi iddialı söylemle) vizyona hazırlanan filmin galasında herkes heyecanlı bir beklenti içindeydi.

Aralarında bir çok ünlü simanın bulunduğu davetliler Osman Sınav'dan oldukça farklı ve Türk Sineması tarihinde iz bırakacak bir film bekliyordu. Filmin bitiminde gösterilen tepkiler ise oldukça farklıydı. Kimilerine göre Osman Sınav Hollywood stantardlarında bir film çekmişti, kimilerine göre ise dağ fare doğurmuştu.

Olağanüstü bir kalabalığın katıldığı galanın kokteyl salonunda iğne atsan yere düşmezken, filmin gösterildiği salon da tıklım tıklım doldu. Koltuklar yetmeyince salonda ayakta kalanlar için ilave sandalye getirildi. Yaşanan izdiham nedeniyle filmin gösterimi yaklaşık 45 dakikalık bir gecikme ile gerçekleştirilebildi.

BOL ŞİDDET PARÇALI SİYASET

Film komiser olan babası uyuşturucu tacirleri tarafından öldürülen öksüz ve yetim bir çocuğun intikam hırsıyla büyüyerek başarılı bir narkotik komiseri olmasını ve intikam peşinde koşmasını anlatıyor.





Oldukça hareketli aksiyon sahneleri ile başlayan filmde tempo baştan sona hiç düşmüyor. Yer yer zorlamaya kaçan hareketli sahneler seyircilerin adrenalin seviyesini hiç düşürmeden finale kilitlenmesini sağlıyor. Ses efektlerinin kullanımı oldukça başarılı ve patlama sahneleri Türkiye'de sinema tekniğinin ne denli geliştiğini gözler önüne seren nitelikte...

Kurtlar Vadisi atmosferini andırır zeminde gelişen olaylarda "namusun bekçilerinin" içinde bulunduğu kıskaç yer yer siyasi göndermelerle iğneleniyor. Filmin finalinde de gerçekte kazananın "Kanunun Bekçileri" mi yoksa "Kurt Kanununun temsilcileri mi" olduğunun cevabı seyircinin yorumuna sunuluyor.

Konusu gereği oldukça yoğun şiddet sahnesi içeren film, tecavüz sahnesinde kısmen pornografik görüntüler içeriyor.

KOMİSER CEMİ EFSANESİNİN SON SÜRÜMÜ

Pars'ta yer yer ikinci sınıf Hollywood, yer yer klasik Yeşilçam filmlerinden izler bulmak mümkündü. Filmi kısaca bir Yeşilçam klasiği olan "Komiser Cemil" efsanesinin modern bir sunumu olarak tanımlamak da mümkün.

Yurtseverlik vurgusunun üzerine kurulan senaryoda kahramanların isimlerinin "Pars" ve "Asena" olması da dikkat çekici sembollendirmeler...

Filme iki yönden bakmak mümkün.

SOSYAL BİLİNÇLENMEYE KATKI AÇISIMDAN ÖNEMLİ BİR YAPIM

Sosyal bilinçlenmeye katkı ve uyuşturucu ile mücadelede yardımcı bir eğitim malzemesi olarak Pars'ın önemini tartışmaya hiç gerek yok.

Sosyal bir yaraya parmak basması ve konunun iç yüzünü hiç bilmeyen seyircilere verdiği mesajlar içinde yaşadığımız cehalet ortamında çok çok önemli. Pars, uyuşturucu konusundaki bilinçlenmeye hizmeti açısından bir kült film olarak her zaman anılacaktır. Zaten bu konuda çok az yapım olduğu için de tahtı kolay kolay tehlikeye girmeyecektir.

Ama filme bir sinema eseri olarak baktığımızda manzara hiç iyi değil. Pars, sinemasal açıdan vasat bir film.

KURTLAR VADİSİ GİBİ TARTIŞMAYA AÇIK BİR FİLM

Film sonrası ayaküstü yapılan fikir alış verişleri gösterdi ki Osman Sınav'ın bu filmi bir hayli tartışma doğuracak. Tıpkı Kurtlar Vadisi gibi bu filmi öve öve biteremeyenler de olacak yerden yere vuranlar da.

Örneğin bana göre senaryo kötü kurgulanmıştı ve iyi bir malzeme tek yönlü gerilimle heba edilmişti. Yanımda filmi seyreden Suphi'ye göre ise filmin en tutarlı yönü senaryosuydu, kalan herşey rezaletti.

Ama insaflı bir teşhişte bulunmak gerekirse ortada çok kötü bir film yok. Hatta seyirci açısından bakılırsa üçüncü sınıf Hollywood filmlerinden daha tempolu, daha vurdu kırdılılı bir yapım söz konusu. Ama Osman Sınav imzasından beklenen kalitede bir yapım da söz konusu değil. Bir gişe filmi olarak Pars başarılı olur, ama sinama eseri olarak sınıfı ancak orta not ile geçebilir...

Oyuncuların performanslarının yetersizliği konusunda neredeyse herkes hemfikirdi. Yönetmen, yüksek tempo, müzik ritimleri ve aksiyon sahnelerine sığınarak senaryoyu kurtarmıştı ama ne var ki rol alan oyuncuların filme ekstra hiç bir katkıları yoktu.

Türk sinemasının en büyük kozlarından biri dublaj olduğu halde bu filmdeki seslendirmede duygusallığın yeterliliği de tartışmaya çok açık.

Kısacası dün gece Türk sinemasının nurtopu gibi bir aksiyon filmi doğdu. İlk izleyenler kaşına gözüne bakarak, çocuğun kime çektiği konusunda anlaşabilmiş değiller.

Bakalım seyircilerin filme göstereceği tepki nasıl olacak...

GALADAN ÇETELER KARLI ÇIKTI

Pars, Türk Emniyet Teşkilatı'nın başarılı çalışmalarında, kanunun bekçilerinin elini kolunu bağlayan siyasi ve soysal oluşumları bir ahtapota benzetiyor. Kahraman Polis imajına vurgu yapan filmi çok sayıda üst düzey emniyet mensubu da seyretti. Onların film hakkındaki izlenimleri oldukça olumluydu.

Ama galanın yapıldığı mekanın dışında oldukça ironik gelişmeler yaşanmış ve polislerin kahramanlığını anlatan bir filmin gösterimi sırasında çeteler iyi ganimet toplamıştı. Galayı seyretmek için gelenlerin yol boyunca park ettiği araçlardan kaç tanesinin arka camı kırılarak içinden neler çalındı bilemiyorum.

Ama ben üç tane parçalanmış arka kapı camını ve filmde polislerin kahramanlığını alkışlayanların araçlarındaki tahribatı cep telefonları ile fotoğraflarken gözlerinde oluşan öfkeyi gözlerimle gördüm... Bunlar da filmin galasından geriye kalan son ironik sahnelerdi..